Türkçe Çevrimiçi Sözlük

Türk Bayrağı
Görsel Sol Görsel Sağ

Kelimeni Ara

Sözlük Tablosu

KelimeGünümüz Türkçesi
Âbâ1.atalar, babalar, pederler 2.yünden
Âbânîipekten , sarıya çalar bir renkte dallı
Abesboş , anlamsız, gayesiz, saçma.
Ab-ı rûyyüzsuyu , şeref, haysiyet, namus.
A’dâdadetler , sayı lar.
Adalekas, kaslar.
Ademyokluk , hiçlik, olmama, bulunmama
Adûdüşman .
Afâkufuklar , dış alemler; taraflar, yönler.
Ağniyâzenginler,ganiler.
Âğûşkucak,sığınılacak yer.
Ağyârbaşkaları , yabancılar, düşmanlar,
Âhâdbirler , birden dokuza kadar olan sayılar.
Ahcârtaşlar .
Ahenîndemirden,demir gibi; çok kuvvetli, pek
Ahesteyavaş , ağır, usul.
Ahfâdtorunlar , hafidler.
Ahirensonradan . Son olarak, geçenlerde, son
Ahlâfgelecek nesiller.
Ahlâtkar ıştırılmaya elverişli, çok
Ahrârhür kişiler, özgürler, esir ve köle
Ahyâdiriler, canl ılar.
Akabât1 . Korkunç durumlar, tehlikeli anlar. 2.
Akdâhkadehler . Akdes: en mukaddes, en mübarek, en kutsal.
Âkilyiyen , yiyici.
Akîmneticesiz, beyhude, sonuçsuz; kısır,
Aksâen son, uzak, en uzak.
Aktâr1 . Her taraf, her yer, taraflar, yöreler
Akvâlsözler , kaviller, konuşmalar.
Akvâmkavimler , ırklar, milletler.
Âlâmelemler ,kederler,acılar, üzüntüler.
Amâdehazır, hazırlanmış.
A’mâkderinlikler .
Amâlamell er, işler; emeller, arzular, istekler.
Amel -mândeiş göremez durumda olan.
Âmennâinandık , iman ettik.
Amîkderin .
Amûdsütun , direk.
An- karibyakından , en kısa zamanda, çok
Ananâtananeler , gelenekler.
Anâsırunsurlar , elementler, elemanlar.
Ârâ1. Oylar, reyler, fikirler. 2.süsleyen,
Arâkiyyedervişlerin giydikleri yünden
Ârâm1. Durma, dinlenme,sükun, karar 2.
Aramgâhdinlenme yeri, mezar.
Arsenikbir tür element.
Arz1.toprak, yeryüzü, dünya, zemin.
Âsâreserler , izler, nişanlar.
Asûdarslanlar , yiğitler.
Âsümangökyüzü , sema, felek , gök kubbe.
Âşinâbildik, tanıdık; bilen, tanıyan.
Aşiyânyuva , ev, mesken, ikametgâh, kuş
Aşûbkargaşa , karıştırıcı, karıştıran.
Atehbunama, bunaklık
Âtigelecek , ilerideki, aşağıdaki; inatçı, kalın
Attârbaharatçı , aktar, güzel koku satan adam.
Avâlimalemler , dünyalar, cihanlar.
Âyâtayetler , menziller, mekânlar.
Ayyuk1.gökyüzünün pek yüksek
Âzâdehür , özgür, serbest, bağlardan kurtulmuş.
Ba’s1 . Dirilme, diriltme, diriliş,
Bâb1 . Kapı, bölüm, kısım, fasıl; mevzu, konu.
Bâd1 .rüzgâr , yel; soluk, nefes 2.defa, kez; yük,
Bâdeşarap, içki; k adeh..
Bâdî1 .sebep, sebep olan, yol açan; halk eden,
Badîyeçöl , sahra; kır, ova.
Bahr1 .deniz, büyük göl veya nehir. 2.âlim, çok
Bahr -i ahmerkızıldeniz.
Bahs -i dûradûruzayıp giden mevzu.
Bâlâüst , yukarı, yüksek, yüce.
Bâr1 .yük, zah met, eziyet, ağırlık. 2.yemiş,
Bârânyağmur , rahmet.
Bargâhyüksek huzur, padişah huzuru, otağ,
Bârûsur , kale duvarı, burç, hisar burcu ,
Ba'sü ba'de'l -mevtölümden sonra diriliş.
Bâzîçeoyuncak , eğlence.
Bedâyieşi benzeri olmayan g üzellikler.
Bedi'güzel, eşsiz güzel, benzersiz, beğenilen, yepyeni, eşi ve benzeri olmayan. Bedî: benzersiz güzel, üstün, özgün.
Bedîhîisp at gerektirmeyecek kadar açık,
Bedrekakılavuz , uğurlama, yolcu etme.
Behâimhayvanlar, Suriye’de bir sıradağ.
Behîmîhayvanca, hayvani, hayvana yakışır
Behtşaşkınlık, hayranlık; yalan söylemek,
Bekâkalıcılık , devamlılık, ebedilik, ölmezlik.
Beliyyâtbelalar , gamlar, felaketler, kederler,
Benânparmaklar , parmak uçları.
Benâtkızlar , bebekler.
Bendegânpadişahın hizmetindekiler, kullar,
Ber1. Üzere, üzerine, yukarı. 2.göğüs, sine,
Berâhîndeliller , kanıtlar, şahitler.
Berceste1 . Seçkin, seçme, sağlam ve latif.
Berdârasılmış , yukarı kaldırılmış; tutucu, itaat
Berfkar .
Berhâneeskiyip harap olmuş konak, ev.
Berhudârmutlu , saadete erişen, selamette.
Berîn1.ço k yüksek, en yüce, yüksek, yüce
Berk1.katı, sert, sağlam. 2. şimşek, yıldırım,
Berk -i nigâhşimşek (gibi) bakış.
Bermu’tâdalışıldığı üzere, her zamanki gibi.
Bernâmemektup başlığı, zarfın üzerindeki
Berzedebiriktirilmiş , toplanılmış, bir araya
Besîmgüleryüz’ü, güleç.
Beşâretmüjde , muştu, iyi haber, müjdeleme.
Beşuşgüleryüzlü , şen.
Bevadmahvolma , yok olma.
Beyâbânçöl , sahra, kır.
Beyyinâtdeliller , mucize li açık ayetler, açık ve
Beyzâ1.beyaz, bembeyaz, parlak; yumurta.
Bezlcömertçe vermek, bol bol vermek,
Bezm1.sohbet m eclisi, eğlence meclisi, içki
Bî-aramdurup dinlenmeme.
Bîdâruyanık , uykusuz, uyumayan.
Bidâyetbaşlangıç , başlama; ilk önce, ilk olarak.
Bîhûş (et -)aklını başından almak.
Bîhûşakılsız, şaşkın, sersem.
Bi-insafinsafsız, acımasız.
Bîkeskimsesiz .
Bilfarzfarz edelim ki, diyelim ki, varsaymakla,
Bimârhasta.
Bî-meâlanlamsız, manasız.
Bîngören anlamında son ek.
Binagöz, gören, görücü; ev, yapı, bina e tme, dayandırma. Bî-payân: sınırsız, sonsuz.
Bisteryatak, döşek.
Bîtâbgüçsüz, yorgun, takatsiz.
Bî-tenâhisonsuz, tükenmez.
Bî-vâyenasipsiz, kısmetsiz, mahrum.
Bî-zarbıkmış, usanmış, bezginlik.
Bû'duzaklık, mesafe, aralık, boyut.
Bûdvarlık , uzaklık.
Buhayregöl, küçük deniz.
Buk’aülke , yer, diyar, yer parçası, boş ve ıssız
Burûcburçlar .
Büd u nebüdvar yok, oldu olmadı.
Bükaağlama .
Bülendyüce , yüksek, büyük.
Bünyâd (kur -)temel atmak.
Bünyâdt emel, kök, yapı, bina.
Bünyânbina , yapı, duvar, saray.
Bürehneaçık , yalın, çıplak.
Cahimcehennem, cehennemin dördüncü
Cahîmîcehennem gibi.
Câmedâ ngardrop.
Câmidcansız, donmuş, donuk, hareketsiz,
Câriakan, akıcı geçerli, yürürlükte, yürüyen.
Câvidâ nebedi, sonsuz, kalıcı.
Câyyer, makam, mevki; değer, layık.
Cebânetkorkaklık, ürkeklik.
Ceberu tazamet, büyüklük , hakimlik; baskı,
Cebin1. Alın. 2. Korkak, cesaretsiz, yüreksiz.
Cebin -i sîmîng ümüşe benzer alın, gümüş gibi
Cebrizoraki, zorla, zorunlu olarak.
Cedata, dede.
Cedel -gâhmücadele yeri, dünya.
Cefa-didecefa görmüş, cefa çekmiş.
Celâdetyiğitlik, kahramanlık , bahadırlık.
Celîbelli , açık, aşikar, meydanda, parlak.
Cenâhkanat, taraf, yan, yön, kısım; kol, pazu.
Cenubgüney.
Cerhyaralama,yaralatma, çürütme, yara.
Ceridegazete , tutanak; yalnız, tenha.
Cerihayara.
Cevâmîtoplayıcı olan şeyler.
Cevelandolaşma , gezme, gezinti.
Cevelan -gâhdolaşma yeri, gezinme yeri , gezip
Cevfiç , iç kısım, oyuk, çukur, boşluk; orta, yarı. Cevv: hava boşluğu, gök, yer ile gök arası, gök
Ceybcep , yaka.
Cibahcepheler , alınlar.
Cibaldağlar .
Cibal -i velveledârsesli dağlar, gürültülü dağlar.
Cibilliy aratılıştan, mayadan , soydan; huy,
Cidâlmücadele , kavga, çekişme, cenk,
Cidârduvar .
Cifeleş , ölü hayvan, kokmuş et.
Cihâzçeyiz , alet, edevat, aygıt, sistem; organ,
Cudcömertlik , eli açık olmak.
Cuşcoşma , kaynama .
Cuşişcoşkunluk , coşma, coşku.
Cuyakarsu , ırmak, çay; arayan, arama.
Cuybarakarsu , ırmak, nehir, dere, çay.
Cüdâuzak kalmak, ayrı düşmek, ayrı, ayrılmış,
Cündisipahi, süvari, usta binici, ata iyi binen.
Cünundelilik , cinnet, delirmek .
Cür’abir yudumluk su, içim, yudum.
Çâk1.yırtmak, yırtık, çatlak, yarık, yırtmaç.
Çakşır1.ince kumaştan yapılan uzun bir çeşit
Çalâkçevik , atik, kıvrak, yerinde duramayan,
Çerâğkandil , lamba, mum, çıra.
Çinkıvrım , kırışık, büklüm, buruşukluk.
Dalkavukçıkar ve yarar beklediği ya da
Damǎnbir şeyi üstlenme, taahhüt ve garanti
Danikişiler nezdinde doğacak zararlardan
Dar ü divaryer, ülke, mekân .
Darabanvurma, vuruş, çarpış, çarpıntı.
Dayeçocuk hizmetçisi, çocuğa süt veren dadı,
Dehenağız
Dehhaşeçok korkunç, dehşetli
Dehrdünya,devir,çağ,çok uzun zaman.
Dehşetbir tehlike ya da korkunç bir şey
Delâletdeliller, kanıtlar
Demkan, soluk, ağız,nazar,an,vakit,saat.
Demâdemzaman zaman, her vakit, daima, her
Denidünyaya ait , fani ve geçici .
Derekeseviye, aşağı derece, gitgide alçalan
Deruniçyüz,iç taraf, kalp,gönül
Deryadeniz
Dest, el, (çoğulu:düşüt) dört bucaklı yastık ve
Destârsikkeye sarılan sargı, mevlevilikte sarık
Destareskimiş sarık, halk ağzında örtü
Destitesti. Deva: hastalığı iyileştirici nesne, ilaç; çözüm,
Devahifelaketler, büyük afetler,kazalar,üstün
Devairdaireler
Deverândolaşma, dönme, dolaşım
Devr -i istibdadbaskı dönemi
Devr -i istilaistila zamanı
Deyyarmanastır sahibi, biri, bir kimse, fert
Didaryüz, çehre, göz, görüş kuvveti
Didegöz/görmüş, görül müş
Didinmekhiç durmadan, kendini yıpratırcasına
Dil- hahgönlün isteği, arzusu
Dilbergönül alan güzel sevgili
Dil-nişingönülde yer tutan. Latif hoş.
Dimağakıl, beyin
Din-i fıtriinsanın tabiatına uygun din, islam
Din-i mubinislam dini
Duhâtzekiler, dâhiler
Duruzak kalmak
Dümbelekağzında deri gerilmiş dipsiz bir
Düra düruzun uzadıya, uzaktan uzağa;
Dürdane- i ismettemizlik incesi
Düsturgenel kural, nizam.
Düşundış evrenin kişinin zihninde yansıması
Eb'adçok uzak
Ebkemdilsiz
Ecdatgeçmişteki büyükler, atalar ve dedeler
Ecir· bir işi yapmak için kendi kuvveti ni veya
Ecnamson, işin sonu mecaz : gelecek
Eczatek parça, kısım ,birimler, unsurlar.
Edvardevirler, dönemler
Efkanbağırıp çağıran
Efkârfikirler, kaygı, tasa, üzüntü ve sıkıntı
Eflakagöklere
Efrâdfertler, bireyler ve şahıslar
Ekseriyyetçoğunluk, çokluk
Ekvanvarlıklar
Elhasılsonuç olarak
Elim izmihlalacı yok oluş
Elvahlevhalar,portler,tablolar
Elzemgerekli
Emelgönülde yaşatılan ve gelecekte
Emin tarıkgüvenilir yol
Emvac - ı berfu baranyağmur ve kar dalgaları
Emvacdalgalar
Emvatölüler
Enbiyenebiler, peygamberler
Encümyıldızlar
Encümencemiyet, meclis
Endazeeskiden kullanılan 65cm boyunda bir
Endülüs711 -1492 arasındaki müslümanlığın
Enfesputlar Enfiye: toz haline getirilmiş tütünün burun
Enginaçık deniz çok geniş iyi
Enin i istimatyardım iniltisi
Enininilti, feryatlar
Enini muhtazarıölümü bekleyen
Enini ruhruhun inleyişi
Enkaz ı tarumar beşerdarmadağın
Enkaz -i beşerinsan yığını
Ensarmedine yerlileri hicret eden mekkelilere
Envarnurlar,ış ıklar,aydınlıklar.maddi veya
Epsarfarkında olan gözler
Erbabişini iyi bilen
Erkanbir toplumun önde gelenleri, söz
Ervahruhlar
Esaretkölelik,tutsallık ve esirlik
Esbabgerektirici sebepler, gerekçeler
Escadcesetler
Esef et -üzülmek
Eşbahuzaktan görülen karartılar ve hayaller
Eşedşiddetli
Eşhaskişiler, şahıslar
Eşkâlişekiller
Eşvakşiddetli arzular, istekler
Etfâlç ocuklar
Etradışahıslar, fertler
Evamiremirler
Evellceönceleri eskileri
Evhamtemelsiz kaygılar kuruntular ve
Evkafvakıflar müdürlüğü
Evvelönce
Evvelailk iş olarak ilkin ilk önce
Eyerbinicinin rahat olmasını sağlamak için
Eytamyetimler
Eyyamigünler
Ezelibaşlangıcı olmayan, öncesiz, eski.
Faidefayda, kazanç, kar, yararlılık.
FârûkHz. Öme r'in lakabı. Fârûk kelimesi
Fasılbölüm
Fasidbozuk
Faslü’l -hitabseslenme bölümü
Fatinışık
Fazıldeğerli, erdemli
Feca’ atleiçler acısı
Fecayimusibet
Fecrşafak, tan ağarması.
Fecr-i nazannazlı şafak
Fedaiher tehlikeyi göze alan ülkü yolunda
Felahkurtuluş
Fenniyöntemine göre yapılan ya da yönetimine
Ferağuzak durma
Feraiz-i imanimanın şartları
Ferdayarın, gelecek zaman.
Ferideşsiz
Ferîkosmanlı devleti 'nin son dönemi
Fersudeeskimiş
Ferş-i rahıdyolun yaygısı
Feryadbağırmak, çığlık atmak
Fessarık Fesad: bozulma
Fetretiki olay arasında gecen süre
Fetvadin adamının verdiği dini görüş
Feve fevcdalga dalga
Fevküst
Fevkindenüstünden
Feyfaçöl
Feylesoffilozof
Feyyalfil çobanı. File bakan kimse.
Feyyazfeyyaz, arapça kökenli bir isim
Feyzfeyiz (feyz) ve feyezân ke limeleri (çoğulu
Feyzabolluk, bereket, verimlilik
Fezauzay
Fezailfaziletler
Fıkkaufak, çok küçük.
Fırkasiyasal parti
Fıtratyaratılış
Figanbağırmak
Fikrdüşünce
Fikri hürriyethürriyet düşüncesi
Fikr-i kavmiyetırkçılık düşüncesi
Fikr-i nez ihtemiz düşünce
Fil hakikadoğrusu, gerçekten
Fitnekargaşa, karışıklık
Fuadkalp, gönül
Fukahafıkıh alimleri
Furkan- ı hakimhikmetli kuran
Fünunfenler
Fünun -ı hendesegeometri ilimleri
Füshatgenişlik
Füsulmevsim
Füturbezginlik
Füyuzunfeyizler
Gafilaymaz, habersiz, hazırlıksız
Gâhiara sıra, zaman zaman
Gaibgörülmeyen âlem, göz önünde
Galebeyenmek, üstünlük
Galeyankaynamış, mecazen coşma,
Galeyhkaynama
Galinyatak
Gamginoyun
Garâbetgariplikler, tuhaflıklar
Garbbatı, avrupa
Gâribyurdundan uzak kalan, bilinmeyen,
Gayeamaç, sonuç, bir şeyin son noktası, uç
Gayetaşırı ölçüde, pek çok
Gazeldivan edebiyatının en yaygın nazım şekli
Gılzetkabalık, sertlik
Girdabtehlikeli yer ya da durum
Girizankaçan, firar eden
Girudârsavaş
Giryegözyaşı
Gisuuzun saç, omuza dökü len saç
Gubarkeder
Gulgule -hizgürültü yapan
Gulgulesgürültü patırtı
Gum -nameseri kalmamış kaybolmuş
Gunagunçok çeşitli
Gurebâyabancı, kimsesiz
Gurübgüneşin batması
Gusnkırılmış dal, ağaç dalı
Gümrahgür, bol, sık, çok Güne: gidiş
Güşişitmek, duymak
Güyâsanırsın ki, sanki sözde
Güzinnadide, seçilmiş, seçkin, beğenilmiş
Hab gâhyatak odası
Hab- ı sükûnsakin uyku
Habesahip olmak
Hacetgereklilik
Hacilutanmak , utanmış
HaçHristiy anlıkta önemli bir sembol
Hadyetki, sınır
Hadimhizmetkâr , hizmetçi Haiz: bir şeyi
Hâkyer, toprak
Hakaikhakikatler
Hakdanallah’ın yarattığı kul
Hakitoprak
Hakikatgerçek
Hakikat -ı yeldauzun gecenin gerçeğ i
Hâkim -i fıtratyaratılışın hâkimi
Hakirküçük , önemsiz
Hakkı hayathayat hakkı
Hak-saryere sermek, toz toprak içinde kalmış,
Haldurum, vaziyet, görünüş, tavır
Halaskurtuluş kurtulma
Halefarkadan gelen, ardından gelen kimse
Haleti rühiyyeruh durumu
HalifeH z Muhammet’ten sonra, onun vekili
Halikyaratıcı, yaratan
Halildolu, sağanak
Halisanecandan
Halkortaya koymak, meydana çıkarma k
Hallakyaratıcı
Hamakatahmaklık, aptallık Hamaset: kahraman, kahramanlık , yiğitlik
Hamiyyetmilleti himaye etmekte, korumakta
Hamuşsakin, suskun
Han ü manev bark, ail e ocağı
Hande -i nurparlak gülüş
Haneev, konut
Hanumansızevsiz
Haratepinme oynama
Harabyıkılmaya yüz tutmuş ve çok eski ve
Harameynmekke ve medine şehirlerini birlikte
Harasdilsizli k, dilsiz olma
Harbsavaş
Hardezorlu
Harempadişahın aile yaşamını sürdürdüğü,
Harim - i dindinin korunması
Hârimyasaklanan, korunan, saygı duyulan şey
Harim -i canansev gili yuvası
Hasbigönüllü olarak ve karşılık beklemeksizin
Hasılortaya çıkan, türeyen, var olan
Hasirezarara uğrayan
Hasiscimri
Hasmen büyük düşman
Hasmımdüşman
Haşözel, çok yakın
Haşaİslam dininde uygun olarak kabul
Haşrbirlikte olmak, yan yana olma, toplanmak
Haşyetkorku, korkma, endişe duyma
Hatırdüğün
Hatırat - ı latiftatlı hatıralar
Hatipsöz söyleyen, cemaatte topluluğa karşı
Hatmi enfasnefesleri tükenmek, ölmek
Hatveadım, mesafe
Havaliçevre, dolay, yöre
Havasyüksek seviyede olanlar
Havatırakla gelmek
Haviihtiva eden, içeren
Havsalazihnin bir şeyi kavrama derecesi
Havvasyüksek seviyede olanların, üstekilerin
Hayautanmak, çekinmek
Hayat ı nevyepyeni yaşam
Haybetsaygıya dayanan korku, mahremiyet
Hayfayazık
Haymeçadır
Hayretbeklenmedik, şaşırtıcı, garip bir şeyin
Haysiyetşeref, itibar
Hayyizmekân, yer, makam
Haziniçe dokunan, üzüntü verici, acıklı
Hederboşa gitme, ziyan olma bir işe yaramama
Helakorta dan kaldırma, yok etme
Helecantitretme, çarpıntı
Hemaltaşımak
Hemşizadekız kardeşin çocuğu
Hercümercdarma dağın Herdem: taşımak
Herzesaçma sapan söz ya da davranış . boş
Hestivarlık, var olma
Hevaldost
Hey’etk urul
Heybetyücelik, azamet, büyüklük
Heybetligörünüşü korku ve saygı uyandıran
Heyhatyazık, yazık ki anlamında kullanılır
Heyulakorkunç hayal, ürkütücü şey
Hezelalay, şaka
Hezeyanabuk sabuk konuşma saçma sapan
Hezeyassayıklama
Hezimetbozgun
Hicran - ı müebbedsonsuz ayrılık
Hicranayrılık
Hidayetbir kimseyi tanrı tarafından
Hiddetsinir, öfke
Hikmet i kurankurana mahsus hikmet
Hilafzıt
HilkatAllah’ın yaratması
Himme tkayırma ,yardım,çaba,çalışma
Hiramyürüme,gezinme, salınarak eda ve naz
Hissi -i milliyetmilliyet duygusu
Hizbkısım, parça
Hotozeski zamanlarda kadınların başlarına
Hödükanlayışı kıt, kaba saba kimse
Hucü msaldırı
Hucüssessiz, sakin durmak, alçak gönüllü
Hudadoğru yol veya doğru yolu gösteren kişi
Hufreçukur
Hululbirşeyi çözmek bir yere intikal etmek
Hunukanı
Hurabbakımsız kalmış, bakımsızlıktan
Hurafharfler
Hurafathurafeler, harfler.
Hurafeakla aykırı, uydurma şeyler.
Huruş avergürültü, aşama.
Huruşcoşku, coşmak.
Huruşanesip coşmak.
Hurüşkendinden geçme.
Hutbesöz söylemek, hitap etmek, konuşmak.
Huturkafası karışmış.
Hutürakla getirmek.
Hüccetdelil, senet.
Hüdudsınır.
Hüfeyreçukur.
Hülasaözet.
Hülyatatlı düş, hayal.
Hümüsbitkilerin çürümesiyle oluşmuş olan koyu renkte organik toprak.
Hün-i mazlummazlum kanı.
Hünkan.
Hüruşacoşup ağlamak.
Hürüşcoşkun, coşma.
Hüsngüzellik.
Hüsranmahrumiyet, kayıp, ümitsizlik, elem.
Hüsranumulan beklenilen bir şeyin elde edilememesinden duyulan acı, düş kırıklığı.
Hüveydeaşikâr.
Hüzmedemet.
Irgatçalışan, işçi.
Irşâddoğru yolu göstermek.
Islahdüzeltme.
İ’layüceltme.
İ’layayüceltmek.
İaneyardım.
İbahiyyeharam, yasak olan şeyleri helal kılmış.
İbn-i avfAbdurrahman b. Avf.
İbrazortaya koymak.
İbretkötü, yanlış davranışlardan sakınmayı sağlayan olgu.
İcazet1. izin, onay, onaylama. 2. diploma.
İcbarzorlama.
İctihadsosyal hayatta şeriatın kaynaklarında yer alamayan soruları çözmek için zihinsel çaba harcama.
İçtimaitoplumsal.
İddiay-ı kavmiyetırkçılık iddiası.
İdlalsaptırmak.
İdrakzihin.
İffetnamus.
İfsadbozgunculuk.
İgzeizin, onay.
İhkakhak.
İhsaniyilik.
İhtaruyarı.
İhtiramsaygı.
İhvan1. yakın dostlar, yakın arkadaşlar. 2. aynı tarikattan olan kimseler.
İhyadiriltme.
İkbalyüksek bir makama erişme.
İkdamgayretle çalışma.
İkmalbütünleme.
İkrarbildirme, açıkça söylemek.
İktihambir zorluğu giderme.
İlahitanrısal.
İlhadküfür, inkâr, dinsizlik.
İlikkemiklerin iç boşluklarını dolduran doku.
İlimevrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, gerçeğe dayanan yöntemlerle sonuç çıkarmaya yarayan düzenli bilgi.
İllethastalık.
İltiasığınma.
İltikafkendini bir konuya verme.
İltivakıvrılmak.
İmdatyardım.
İmhalbırakmak, mühlet verme.
İmti dad-ı mehibinceheybetli, uzama.
İmtidatuzanmak.
İmtizacuygunluk.
İnayetlütuf, ihsan, iyilik, yardım.
İncizabkapılmak.
İnfanbilmek.
İnfialgücenme, darılma.
İnfialtutuşan.
İnfilalikızgınlık duyma.
İnkılapdevrim, değişim.
İnkıyadboyun eğme, uyma.
İnkisarkırılma, gücenme.
İnkişafgelişim, gelişme.
İnkişafgelişme, gelişim, gelişmiş.
İnlemacı sesler.
İnsafacıma, mantığa dayalı adalet duygusu.
İnsaniyetinsanlık.
İnşadşiir okuma.
İntibah1. sinirlerin uyanması, uzuvların harekete geçmesi. 2. uyanış, uyanma.
İptidaiilkel mektep, Osmanlı zamanında küçükten büyüğe eğitim düzeyi.
İrfananlama, kültür.
İrşaddoğru yolu gösteren.
İsabatbir şeyi açıklığa kavuşturmak, delil getirmek.
İskandilderinlik ölçme aleti.
İskirhamyalvarış.
İsti dadyetenek.
İstibdatbaskıcı yönetim.
İstidatyetenek, hazırlık.
İstihfafhafife alma.
İstihkarhakir, zelil.
İstikbalgelecek.
İstiknaharaştırma.
İstikrahiğrenmek, tiksinmek.
İstimdattehlikeli durumlarda yardım isteme.
İstinsahkopye.
İstirhamyalvarma.
İşargöstermek.
İşrakparıltı.
İşvealdatıcı, çekici, hoş tavır.
İşvecilve.
İtillayükselme.
İttihazsayma, tutma.
İyanaşikâr.
İyazensığınma.
İydbayram.
İzankavrayış.
İzdihamkalabalık.
İzmihlalçökme, yıkılma, yok oluş.
İzzetbüyüklük, ululuk, yücelik.
JamimeGenelleştirme.
Janafeyriİki yön.
JazibEziyet etme.
JemaşareSeyretmek.
JemineGüven verme.
JerezuBakışma.
JevcihYönetme.
Jimsal’i ilahiİlahi benzetme.
K: arar ı erzeliEn rezil karar.
Ka betullahAllah’ın Kâbesi.
KabailKabileler.
KâbetullahAllah'ın Kâbesi.
KabilMümkün olan, kabul edilen.
KabiliyetYetenek.
KabristanMezarlık.
Kabus-i huniKanlı kabus.
Kadı askerOsmanlı’da şer’i davalara bakan askeri hâkim.
Kadidİskelet.
KadimÇok eski zamandan var olmuş veya eskiden beri var olan.
KadrDeğer bilmek.
Kadrül lahtanAllah’ın kaderi.
KâfiYeter.
KafileGrup.
Kaftanİpekli kumaştan yapılan giysi.
Kah olmakAra sıra, kimi kez.
KahbeHilekâr, kalleş.
KairDerinlik, dip.
KalpakDeriden veya kürkten başlık.
KaltabanHileci, düzenci.
KamerAy.
KâmilenTopluca, hep birlikte.
KamşMeşelik ağaç.
KandilFener.
KaniKişinin düşünerek vardığı ve inandığı kesin düşünce.
Kanun-i sa’yÇalışma kanunu.
Kanun-i esasiAnayasa.
Kar ü bârVur kaç tekniği.
KârKazanç.
Karar-ı erzelEn rezil karar.
KarbanKervan.
KariOkuyucu.
KaribYakın.
KaryeKöy.
KasaidKasideler.
Kasvetİç sıkıntı.
Katre-i avareBaşıboş damla.
KatreDamlacıklar, kuyudan damlayan su.
KaviKuvvetli.
KavimAynı soydan gelen, töre, dil ve kültürleri bir olan insan topluluğu.
Kavm-i NecibSoylu, seçkin, temiz ulus.
KavmiyyetIrkçılık.
KavzanTitreyen.
KaydBağlamak.
Kayd-ı ömürYaşadığı süreç.
KebeKısa kepenek.
KeçeHayvan tüylerinin dövülmesiyle yapılan kalın kumaş.
KehvâneBeşik.
Kemal-i AcizlikGüçsüzlük.
Kemal-i ŞiddetBüyük bir şiddet.
Kerhenİğrenerek.
KeşmekeşKarışıklık durumu.
KevniOluşan, ait, müteallik.
KevrDevretmek, dönmek.
KevreZayıf, çelimsiz.
KılağıKesici aracın keskin yüzünü bilemekte kullanılan ince çelik parça.
KıyamAyağa kalkış, bir işe girişme.
Kıyam edipAyağa kalkmak.
KıyamAyağa kalkış.
Kıyamı HaşrKıyamet günü.
Kibar-ı ümmetiÜmmetin büyüğü.
KibariBüyükler.
Kitabü’l fetvaFetva kitabı.
KoğÇekiştirme, kötüleme.
KontrantSözleşme.
KopukToplum kurallarına uymayan, işsiz güçsüz.
KudumiyeBüyük bir kimseye yoldan geldiğinde sunulan hediye.
KurbYakın.
Kûrs-î celâlHiddet kürsüsü.
KuruntuYanlış sanı, düşünce.
KuvaiKuvvetler, güçler.
KuyûdKayıtlar, sınırlamalar.
KübraEn büyük olan yol ya da büyük.
Küdeinİlaç.
KüfarKâfirler.
KühenKöhne.
KühneGözü pek.
KühsarDağlık yer, dağ tepesi.
KülhanKabadayı, serseri.
KülhanbeyiKabadayı, serseri.
Kürs-i mehibHeybetli kürsü.
KürsiTaht, hükümdarlık.
La yüselSorumsuz
LafzAğızdan çıkan anlamlı ses veya sözün bildirilmesi
Lafz-ı muhkemBaşka bir ihtimal taşımayan açık manalı ayet ve hadislerle fıkıh usulünde açıklık bakımından en üst düzeydeki lafız için kullanılan bir terim
LahavleArtık sabrın tükendiğinde belirtmek için kullanılır.
LahikUlaşan
LahutRuhani, insanın ilahi ve manevi yönü
Lahutİlahi alem, manevi alem
LahutiTanrısal
LahzaAn
LakinAma, ancak, fakat
LalDilsiz
LamiseDokunma
LaneYuva, ev
LaşeLeş
LatifGüzel
LatifNazik ve merhametli davranmak, iyi muamele etmek
LebDudak
Leb-i deryaDenizin altı
LebrizTaşkın, taşacak kadar, ağzına kadar dolu
Lebriz-i meserretSevinçle dolmak
LedünZaman ve mekân zarfı
LeimYol göstermek
LeimAlçak
Lem’a lem’aParıl parıl
LemeânParlama, parıldama
LemsDokunmak
Lerzan eyle-Titremek
LerzedarTitrek, titreyen
LevazımLazım olan şeyler, askeri malzemeler
Levh-i güzinSeçkin tablo
LeyâlGeceler, karanlık
Leyl-gunGece renkli
Leyl-i matemMatem gecesi
Leyse li’l insani illa mâ-se-âİnsanın kendi çaba ve çalışmasından başka bir şey yoktur.
Lihye-i PakiHz. Peygamberin yaratılışını, dış görünüşünü, mübarek vücut şeklini ve onun bütün güzel sıfatlarını ifade etmek için kullanılan bir deyim
LikaKavuşma
LisanDil
Lisan-ı gaybGörünmeyen alemin dili
Lisan-ı halHal dili
Lisan-ı şiirŞiir dili
LübÖz
Ma budanlarİlah
Ma sumSuçsuz
Ma’bedTapınak, ibadet yeri
Ma’bed-i feyyazBereket veren
Ma’mafihDurum böyleyken
Ma’naAnlam
Ma’sumeGünahsız millet
MaarifetHerkesin gösteremeyeceği beceri, hüner, ustalık
MademkiÇünkü
Mağribi aksayaEn uzak batı
MahalYer, yöre
MahfilToplandırılacak yer
MahiraneUstaca
MahiyetNitelik, önem
MahiyyetBir şeyin iç yüzü, aslı, esası
MahkûmEsir
MahlûkatYaratık
MahmurSarhoşluğun verdiği uyuşukluk, sersemlik
MahrumYoksun
MahviyyetAlçak gönüllülük
MahzSade
MaişetGeçinme
MakberMezar
MakrunUlaşılmış, kavuşulmuş olan
MaksadAmaç
MalikSahip
Malike l mülkMülkün sahibi
MaltaAkdeniz’de yer alan ada devleti
MamelekBir kimsenin mal, hak ve borçlarının tümü
ManiEngel
ManzurGörülen, bakılan
MasivarAllah’ın dışındaki varlıklar
MaskaraEğlendirici
MasnuSanat eseri
MatbaaBasma evi
MatbuatBasın
MatemYas
Matlubİstenilen
MatviBükülü, dürülmüş şey
MaunYardım ve zekât; ev eşyası
MaziGeçmiş
MazikDar yer
MazlumZulüm görmüş
MazlümineMazlumlar
Me mülUmulan, beklenen
Me varSekiz cennetten üçüncü
Me yüsÜmitsiz, üzgün
Me’lunLanetli
Meal i hilkuteYaratılış manası
MealAnlam
MedfunDefnedilmiş
MedhuşDehşete uğramış
MefahirÖvünme, övünülecek şeyler
MefkureGaye, ülkü, ideal
MehibHeybetli
MektepOkul
Mel unKötü, alçak, yaramaz
MelahatGüzel
MelalCan sıkıntısı, usanma
MemdudUzatılmış, yayılmış
MenarAydın, kültürlü
MenbaKaynak, pınar
Menzil-i Feyzaİlim dolu nehir
MerdaneYiğitçe
MersiyeDivan edebiyatında ölüm konusunu işleyen şiir
Mes’uliyetSorumluluk
MesireGezilecek yer
Meş’ümUğursuz, bedbaht
MeşhedMezar, şehitlik
MeşhüdGözlemlenen, görülen
Meşiyyetİrade, istek
MeşrebYaratılış
Meta-ı mebzulBolca bulunan ucuz nesne
MethalGiriş
MevkiYer
MevkibKafile, alay, kortej
MeyilEğilme
MeyusÜmitsiz, üzgün
MeyyitÖlü
MezbeleÇöplük
MihnetÜzüntü, sıkıntı
Mihrapİmamın camide namaz kıldığı yer
MihribanSevilen
MikyasÖlçü
Millet-i merhumeÖlü millet
MisyonerDini yaymakla görevli kimse
MuazzamBüyük, yüce
MuğberKırgın, küskün
MuhacirGöç eden
Muhalİmkânsız
MuhitÇevre
MuhkemSağlam, kuvvetli
MuhteremSaygıdeğer
MukaddesKutsal
Muktedirİktidar sahibi
MunisCana yakın, sevimli
MurdarPis, kirli
MusahabeSohbet, konuşma
MusıkiMüzik
MücadeleSavaş
MüderrisDers veren âlim
MüdrikBilge
MüebbedEbedi
MüesseseKurum
MüfekkireDüşünme gücü
MühimÖnemli
MülkMülkiyet, sahip olunan yer
MültecirSığınan
MünhasırBelli bir sınır içinde olan
Müstehilİmkânsız
MüstakbelGelecek
MüşfikMerhametli
MüşkilZorluk, güçlük
MüştakÇok isteyen
MütevekkilTevekkül eden
MüverrinTarihçi
MüzevvirYalancı, dolandırıcı
NaagdPara
NaaşCeset
NaçarÇaresi olmayan, çaresiz
NadanBilgisiz, cahil, hödük
NafGöbek, orta
Naf-ı asarFaydalı eserler
NagaVakitsiz
Na-hakHaksız, beyhude, boş
NakkadTenkidci, bir şeyin iyisini kötüsünü ayıran
Naleİnleyip, sızlamak, inilti, feryat
Nale-seraSon akşam
Namİsim, ad, lâkab, ün, şan
Na-mahdudSınırsız, hudutsuz
Na-mahremMahrem olmayan; kendisi ile evlenilmesi haram olmayan
NamdarÜnlü, şöhretli, meşhur
Na-mütenahiSınırsız, sonsuz, engin
NamzetAday
Na-peydaBelirsiz
NaraYüksek sesle bağırma, haykırma
NasHalk, insanlar
NasaraHristiyanlar, Nasraniler
NasiyeÇehrenin gösterişi, alın, yüz
Nasulaİnsanın beşeri yönü
Nasütİnsanlık; insanlar ve onlarla alakalı şeyler
NazarBakış, görüş, göz değmesi
NazariyatKitabî bilgiler, görüşler, ispatlanmamış düşünceler
NazeCilveli, nazlı
NazeleYüzsüz
Nazeninİnce yapılı, cilveli, edalı
NebatBitki, Yemen diyarında bir kabile adı
NebiTanrının buyruklarını ileten, peygamber
Nebiyy-i masumMasum kimseler
NecatKurtuluş, selamet
NecibSoylu, cömert, kerim kişi
NecmYıldız
NedametPişmanlık, nedamet etmek
NeferEr
NefhGüzel kokunun yayılması, kokmak
NefhaEsme, esinti, üfürük
Nef-i ŞahsiKişilik
NefrinLanet, nefret, beddua
NefsRuh, hayat, asıl; bedenin hissi istekleri
NeharGündüz
NehyYasaklama, yasak edilen şey
Nekalinİşkence
NekbetFelaket, talihsizlik, şanssızlık, bahtsızlık
NescidMısralar
NesimHoş ve hafif rüzgâr
Nesim-i safaAçık havadaki ayaz rüzgâr
NesrinYaban gülü
NeşetMeydana gelme, çıkma
NeşideManzume, şiir
NeşrYayma, dağıtma
NevaAhenk, ses, güzel sadâ, nağme, avaz
Nev-baharİlkbahar
NevbetNöbet, sıra ile görülen iş
NevhaÖlüye sesli ağlamak, ağıt
NeviyeTorun
NevmidÜmidsiz, me’yus, mükedder, cesareti kırılmış
NezirKorkutan, cezayı haber veren
NidâSes, seslenme, sesleniş
NifakMüslüman gibi görünüp kâfir olmak, iki yüzlülük
NigahBakmak, nazar etmek, bakış
Nigah-ı ibretİbretli bakış
Nigeh-banGözcü, bekçi
NihaYas tutmak
NihanGizli, saklı, bulunmayan, mevcut olmayan
NimYarım, nısf, buçuk, yarı
NiraCehennem
NisarSaçmak, dağıtmak
NisbetiyeBağlantısı olmak, ilgisi olmak
NişaneAlâmet, işaret, iz
NitakKuşak, kemer
NiyazDilek, yalvarma, dua
NukusResimler, nakışlar
NumüneÖrnek
Nur-ı NazarBakışın ışığı
Nur-ı Uluhiyetİlahi ışık
Nur-i DidanNur yüzlü
NusretZafer için yardım
NuşTatlı şerbet gibi içilecek şey
NübüvvetPeygamberlik, nebi olmak, nebilik
NücumYıldızlar
NükhetKoku
NümayanGörünen, aşikâr olan, gözükücü, parlayan
NümayişGörünüş, gösteriş, dış görünüş, gösteri
NüshaDualı kâğıt, sahife, yazılı şey
NüşurYaymalar, dağıtmalar
Pâdişâh-ı şehidŞehit, hükümdar
PâkTemiz, saf, katıksız. Hep, tamam, mübarek, kudsi
Paki şerinTemiz
PâkinHer türlü kötülükten veya günahtan uzak duran, temiz kişi
PakineAyrıca
PamalPullu sürüngenler, kobragiller
PâmelEzilmek, çiğnenmek
PansörHür, düşünceli
PareCüz, parça. Kesinti
PâyimâlÇiğnenmiş, ayak altına alınmış
PenahunSığınak
Per-darAsılmış, yukarı kaldırılmış
Perde-i esrarSırlar perdesi
Perde-i zulmetZulüm perdesi
PerranUçan, uçucu
PerükaBerber
PervazUçmak, kanat açmak
PesmanDökülen, arta kalan
PeyaRütbe
Peyâm-ı vedadDostluk haberi
Peyanun
PeydaMevcud, var olan, açık, âşikâr, meydanda olan
PeyderpeyArt arda
PeyleEski kahvelerde ve evlerde duvara bitişik kerevet ve sedir
PeymaYol alan, kateden, ölçen
PeymanAnd, yemin, muahede, ahitleşmek
PeymâneBüyük kadeh
PeytanBir alayı günlerce misafir eden
PıraSüsleyici, düzenleyici, donatıcı
PışHuzur, ön, ileri taraf
PinhanGizli, saklı, hafi, mahfi, mestur, müstetir
PirYaşlı, ihtiyar
PiraSüsleyici, düzenleyici, donatıcı
PirayeZinet, süs
PişgahÖn, huzur, huzurunda
PişiÖnünü gören, ileri görüşlü
Pomakİslav kökenli Müslüman topluluk
Prizerin
ProtestanHristiyanlıkta reform yapılmasını isteyen, buna çalışan bir akım sonucu doğmuş olan mezhep
PürÇok, dolu, çok fazla, memlu, tekrar
Ra’şedarTitreyen, ürken
RabTanrı
Rabıtaİlgi, münasebet, bağlılık, mensupluk
RaciGeri dönen
Rahle-i tedkikAraştırma masası
Rahmet-i MevlaAllahın merhameti
RahşYıkamak
Rakikİnce
RaşeTitreme
Re’yGörme
RecaÜmit, istek, arzu
RefrefKanat çırpmak
Reh-güzarındaGeçit, yol üstü
RehmetullahAllahın rahmeti
RehzenYol kesen, haydut, eşkiya
RencideKırılmış, incinmiş
Reng-i givaBaşka renk
Reng-i HüvviyetÖzgünlük
Reng-i Şule-i berkŞimşek ışığının rengi
Reng-i zilalGölgeli renk
RevakKemer, kubbe, çardak
RevzenPencere
ReybŞüphe, tereddüt
Rezil akıbetKötü sonuç
RiayetSaygı gösterme
Ric’atGeri dönme, kaçış
Rical-i berhurdarMesut adamlar
RidaÖrtü, şal
RikkatAcıma, incelik, yufka yüreklilik, yumuşaklık
Ru’numunOrtaya çıkan
RuhNefes
Ruh-ı ecdadAtaların ruhu
Ruh-ı edyanDinlerin aslı
Ruh-ı feyyazBereket ve bolluk veren
Ruh-ı İblisŞeytanın ruhu
Ruh-ı lainLanetli ruh
Ruh-ı semaHuzur ve dinginlik
RukuNamazda eğilmek
Ru-numaYüz gösteren
RücuGeri dönme, dönüş
Sa’det1. Arzuların tatmin edilmesinden kaynaklanan durum. 2. Mutluluk
Sa’diUğur ve mutlulukla ilgili, uğurlu
Sa’y1. Çalışma. 2. Hacda sefa ile merve arasında yedi defa gidip gelmek
Sa’y-i beliğ1. Emek harcayarak gereği gibi çalışma. 2. Güzel, düzgün söz söyleyen
Saba1. Sabah yeli. 2. Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
SabmeVuruşma, çarpışma, sarsıntı
Sadâ1. Ses. 2. Erkek baykuş. 3. Bir böcek adı
Sadakat1. Sadakalar. 2. Dostluk, bağlılık
Sadda1. Suyu lezzetli olan örülmüş kuyu. 2. Örten, kapayan
SadmeÇarpışma, vurma
SadrGöğüs
Sadr-ı İslamİslam’ın göğsü
SâfâGönül rahatlığı, huzur
Saffet1. Saflık, temizlik, arılık. 2. Üstün güç
Safvet-i ruhRuh temizliği
SahaAlan
SahabeSahipler, sahip çıkanlar
Saha-i tatbikUygulama sahası
Sahib-kıranHer zaman başaran hükümdar
Sahne-i decurKaranlık sahne
Sahn-ı üryanÇıplak alan
SahraÇöl
Sail1. Sual eden, soran. 2. Dilenci. 3. Denize açılmak
SaireDiğer
SakfDam, çatı, tavan, gökyüzü, sema
SâkinHareketsiz, kendi halinde, yalın
Sal- hurdeYıllanmış, yaşlı
SâlYıl
Salâhİyilik, rahatlık, sulh, iyileşme
Salahiyet- darYetkili
SalatNamaz
SalibHaç, haçlı
SalkaÇuha, kadife, sırma gibi kumaşlardan yapılan kollu cepken
SaltanatHükümdarlık
SamimiÖz, asıl
SamitSessiz
SamtSusma
SamteSessizlik
San’at1. Her şeyi mükemmel bir şekilde yaratan Allah’ın yüceliği. 2. Ortaya konulan üstün yaratıcılık
SarbanDeveci
SarıkKavuk, fes
SatvetiEzici güç
SavaikYıldırımlar
SavletHamle, hücum, saldırma
Sayan-ı merhametAcınmaya layık
SayeGölge
Saye-i nurNurlu gölge
SayhaFeryat, çığlık
SebadKararlı olma durumu
SebatSabırlı olmak
SebilSu dağıtılan çeşme
SefilânSefiller
SefilâneAlçak bir haldeki yaşam
Sehabe-i nurIşıktan bir bulut
SehabiyyeBulut
SekrânSarhoşlar
SelametKurtuluş
SelefÖncekiler
Sema1. Gök, gökyüzü, Allah katı. 2. Mevlevi ayin dönüşü
SengTaş
Seng-i cânidDonuk taş
Seng-pâreTaş parçası
Ser- nigunBaş aşağı
SerabÇölde uzaktan su ve yeşillik gibi görünen ışık yanıltması
SerâbŞaşkın hale gelme
SerairSırlar
SerapaBütün olarak, tümüyle
SerdarKomutan
SerirTahta karyola, kürsü, taht
Serir-i âlâYücelik tahtı
SermediDaimi, ebedi, sürekli
SermediyetDaimilik, ebedilik
ServistanServi bahçesi
SetreÖrtü, perde
Setre-i bitabZayıf örtü
SevadSiyahlar, karalar
SevâhilKıyılar
SeyfKılıç, pala
SeyrGidilen yol, yürüyüş
SeyyahGezgin
SeyyalAkan
SeyyaleAkış
SeyyieGünah, kötülük, çirkin iş
SıddıkGerçekçi, dürüst ve güvenilir olma
SıyanetKoruma
SimaYüz, çehre
SimsarKomisyoncu
SinGömüt, mezar
Sinâ1. Güçlü, kararlı. 2. Sabırlı. 3. Başkalarına karşı nazik ve hoşgörülü
Sine- çâkYürek parçalayan
SineGöğüs, gönül, kalp
Sine-i milletMilletin gönlü
Sine-i münevverAydınlık kucak
SipahOsmanlı ordusunun ağır süvari sınıf askeri
SipahiAsker
Sirac-ı ezelEzeli ışık
SirayetBulaşma
SivarBileşik
SiyakSöz gelişi, anlatım biçimi
SualSoru
SubatUzun uyku biçimi
SubhSabah, şafak
SudurÇıkış, doğuş
SüfliAşağılık, alçak
SükûnHuzur, sessizlik
SülaleAile, nesil
Süreyya1. Yıldız kümesi. 2. Gök yüzündeki parlak yıldız
Süret1. Görünüm. 2. Resim, şekil
Süret-i hakikatGerçeğin şekli
SüslüSüslenmiş, şatafatlı
ŞâfiŞifa veren, iyileştiren
Şâhid1. Tanık, şahit. 2. Onaylayan
ŞâhirÜnlü, tanınmış
ŞaibGüvenilmez, şüpheli
ŞairŞiir yazan
ŞaklabanPalyaço, soytarı
ŞamilKapsayan, dahil olan
ŞanŞöhret, ün
ŞaraSu kaynağı, dere
ŞehadetTanıklık, şahitlik
ŞehidŞehit, canını feda eden
ŞekavetYakınma, sızlanma
ŞemâilFiziksel özellikler, sıfatlar
Şerefİtibar, haysiyet
ŞehzadePrens, hükümdarın oğlu
ŞikâyetYakınma
ŞirâzîŞirazlı, İran kökenli
ŞirketOrtaklık, firma
ŞuûrBilinç, farkındalık
ŞükürTeşekkür, minnettarlık
ŞuraDanışma, meclis
Ta'ayyünGörünmek, ortaya çıkmak
TabEfkâr basma işi
TabiKesinlikle, doğal olarak
Tabi'Doğal
TabibDoktor
Ta'dâdSayma
TafsilBir şeyi ayrıntılarına girerek açıklama, ayrıntılı, açık, uzun anlatmak
TağyirBaşkalaştırma, değiştirme, bozma
TaharetTemizlik, nezafet
TahatturHatırlatma
TahayyürŞaşırma
TahlîsKurtarma, halas etmek
Tahrir-i nüfusNüfus kaydı
TakatDayanma, güç, katlanma, derman
TaklidDüşünmeden bir başkasına uymak
TaksimParçalama, ayırma, bölme
Takyid1. Bir mülkün üzerinde herhangi bir şehrin veya borcun olup olmadığını gösteren tapudan alınan bilgi. 2. Kaydetme
TamikDerinleştirme
Tanin-i medidÇanakta uzun bir çınlama
Tar1. Saç teli. 2. Karanlık
TarikYol
Tarikat1. Yollar. 2. Allah’a ulaştıran yol. 3. Vasıta, meslek
Tarik-i ŞamŞam yolları
TarumarKarmakarışık, dağınık
TasarrufParayı veya tüketilebilecek herhangi bir şeyi dikkatli kullanma, idareli harcama
TasavvufTanrımın varlığını, birliğini, niteliğini ve evrenin oluşumunu; varlık birliğiyle, yaratılanla yaratanın bir oluşu aynı kaynaktan gelişi anlayışıyla açıklayan dinsel ve felsefi akım
TasavvurDüşünme, hayal etme
TasvirGöz önünde canlandırmak, resmini yapmak, canlandırarak anlatmak, ifade etmek
TatarPostacı
TatbikUygulama
TavafEtrafında dönmek
TavazünEşitlik
Tay olmakBir derde ortak olmak
TayfUykuda veya karanlıkta gözde tecessüm eden şekiller, hayaller
TazallümZulüm görmekten, acımasızlıktan yakınma, sızlanma, ağlaşma
TazyikBasınç
TeaddiDüşmanlık, ezme
TeâliYükselmek
TebassurGöz açıklığı, ileri görüş
TebessülSomurtma, surat asma
TebidRapor
TebliğBildiri
Tecelli -zar-ı nur-i yezdanıAllah’ın ışığının tecelli ettiği yer
TecelliGörünmek
TecessüsGizlice araştırma, anlama merakı
TefekkürDüşünce, düşünme, düşünüş
Tefrika1. Fikir ayrılığı yaşama. 2. Süreli yayınlarda bölüm bölüm yayımlanan, birbirini tamamlayan yazı dizisi
TegafülAnlamazlıktan gelme
TehavvürÇok öfkelenme, öfkeden kabarma
TehyicCoşturmak
TekamülOlgunlaşma, olgunluk, ilerleme
TekasüfYoğunlaşma, sıklaşma
TeklisKireç haline getirmek
TekmilTam duruma getirme, tamamlama
TekvinYoktan var etme, meydana getirmek, yaratmak
TekvirKıvırmak, sarmak, yuvarlamak
Tel’munSağlamak
Tel'inLanetlemek
Temasİlişki ve bağ kurma
TemaşaSeyretme
TemayülMeyletmek, yöneltmek ve eğilim
TemkinBir işi veya sonucu düşünerek ölçülü, hesaplı davranma
TenhaYalnız, tek
TenkidEleştirme
TenkilUzaklaştırma, düşman veya zararlı kimseleri topluca ortadan kaldırma
TenzihKusur kondurmama, ayrı tutma
TerBir şeyin ilk zamanı
Terakkiİlerleme, yükselme
TeraneEzgi, nağme
TereddütŞüphe duymaya başlamak
TersimResmetme
TesaddiBildirmek
TesavirTasvirler
TeslisÜçe çıkarma, üçleme
TeşhisKişileştirme
TeşriyeKanun, hüküm
TetkikAraştırma
TevabiTabi olanlar, bağlı olanlar, uyanlar
TevcihBelli bir yöne döndürme, yönetmek
TevekkülSebeplere tevessül ettikten sonra neticesini Allah’a bırakma, Allah’a dayanma ve güvenme
TevfikAllah’ın hayırlı işlerde kişiyi başarılı kılması anlamında kelam, terim
TevkiseDurdurmak
TevziDağıtma, üleştirme
TeyidDestekleme
TezahürOrtaya çıkma, belirme
TezebzüzKararlık
TezelzüzSarsılma, sallanma
TezinEzan okutmak
TıfılKüçük çocuk, bebek
TilavetKur’an-ı Kerim’i yüksek sesle, güzel ve yöntemince okuma
TimsalBenzeri
TiynetYaradılış, huy
Tufeylat1. Çocuklar, bebekler. 2. Parazitler
TuhfeHediye
TurabToz ve toprak
TüfanGünlerce ortalığı sellerin aldığı, çok yeğin ve yoğun olarak yağan yağmur
Türek1. Tepelerin arasındaki çıkıntı. 2. Kuş yuvası
TütsüBüyü, ilaç yapmak ya da dinsel törenlerde çevrenin güzel kokmasını sağlamak için yakılan kokulu madde
UbudiyetKulluk, ibadet
UcbeKendini beğenme, kibir
UfunetKokuşmuşluk, pislik
UkdeDüğüm, içe oturmuş dert
UlfetAlışkanlık, dostluk
UlvîYüce, yüksek
UmmanDeniz, engin su kütlesi
UmumiGenel, herkese ait
UmutsuzlukÜmitsizlik, yeis
UnvanAd, lakap, sıfat
Urvetü’l-vüskâSağlam bağ
UsulYöntem, kural, düzen
Usûl-i dinDinin temelleri, esasları
UyanAklı başında, farkında olan
UygarMedenî, kültürlü
UzletYalnızlık, toplumdan uzak yaşama
VaadSöz verme
VahdetBirlik, teklik
VakıfBir şeyi bilip haberdar olma
VakarAğırbaşlılık, ciddiyet
VakitZaman, an
VarlıkMevcudiyet, var oluş
VasıfNitelik, özellik
VasıtaAraç, vesile
VefaSadakat, bağlılık
VehimKuruntu, asılsız korku
Velinimetİyilik eden, iyilik sahibi kimse
VesveseKuruntu, içe düşen kuşku
Vicdanİçsel doğruyu ve yanlışı ayırt eden duygu
VücudVarlık, beden
VukufBilgi sahibi olma, kavrama
VuslatKavuşma, birleşme
YadYabancı, hatıra
YadigârHatıra, anı olarak kalan şey
YalapşapÖzensiz, aceleyle yapılan
YârSevgili, dost
YârânDostlar, arkadaşlar
YasavetKasvet, sıkıntı
YaverKomutan yardımcısı, uğurlu
YekpareTek parça, bölünmemiş
Ye’sÜmitsizlik
YevmGün
ZahirAçık, belli, görünen
ZahmetYorgunluk, emek
ZamanVakit, süre
Zamirİç ses, vicdan
ZanTahmin, sanı
Zarafetİncelik, nezaket
ZatKişilik, benlik, öz varlık
ZayiatKayıp, zarar
ZebanDil
ZehraParlak, beyaz, nurlu
ZehreBitkinin parlak, renkli kısmı, çiçek
ZelilAşağı, hor görülen
ZeminYer, taban, temel
ZerAltın
ZevkHaz, tat, hoşnutluk
ZeylEk, ilave
ZıddiyetZıt olma durumu, karşıtlık
ZikirAllah’ı anma, hatırlama
ZindanKaranlık, sıkıcı yer; hapishane
ZinetSüs, ziynet
ZiyadeFazlalık, artış
ZiyaIşık, aydınlık
ZuhûrOrtaya çıkma, belirgin olma
ZulmetKaranlık
ZülümHaksızlık, baskı
ZümrütYeşil değerli taş
});